Toplumların üzerinde uzlaştığını sandığımız en soyut kavramlardan biri olan “ahlak”, aslında en somut biçimiyle sınıfsal uçurumlarda karşımıza çıkar. Zengin ile yoksul arasında ahlak, ortak bir değer olmaktan çok, bir tarafın siperine, diğerinin prangasına dönüşür.
Yoksul bir simit çaldığında “hırsız” olur. Zengin, büyük bir banka soygununu yasa haline getirdiğinde “vizyoner iş adamı” diye anılır. Yoksulun hatası “ahlaksızlık”, zenginin suçu ise “strateji” olarak sunulur. Çünkü yoksul, ahlakla ölçülür; zengin, güçle.
Adına “erdem” denilen bu ikiyüzlü terazi, sokaklarda vicdan olurken, plazalarda çıkar aklıyla cilalanmış bir diplomasiye bürünür. Aynı toplumda yaşarız ama farklı ahlaki iklimlerde nefes alırız. Birinin yalanı “günah”, diğerininki “gerekli iletişim yönetimi”dir. Birinin sabrı tevekkül sayılır, diğerininki “soğukkanlı strateji”ye dönüşür.
Bu yüzden ahlak, yoksulun elinde boynuna dolanan bir urgan, zenginin elinde ise sırtını dayadığı meşruyet kalkanı hâline gelir. Aynı kavram, iki farklı sınıfın elinde iki zıt anlama bürünür. Tıpkı adalet gibi… Tıpkı özgürlük gibi…
Ve şimdi sormak gerekir: Ahlak gerçekten evrensel bir değer midir, yoksa ekonomik statüye göre şekillenen kültürel bir araç mı?
Ahlakın evrenselliği, onun herkese eşit mesafede durmasıyla mümkündür. Aksi hâlde, bu çağın adı artık “ahlaki apartheid”dir
ulusalbasinajansi.com web sitesinde yayınlanan haber, resim, bilgi, belge, metin, video niteliğindeki tüm yazılaı ve görsel eserler Türkiye Cumhuriyeti Yasalarına tamamen uygun olarak yayınlanmaktadır. TC 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun telif haklarına ilişkin hükümlerine ve AB Fikri Mülkiyet Hukukuna göre Ulusal Basın Ajansı'.com'un yazılı izni olmadıkça hiçbir kimse, yayıncı ve kuruluş, herhangi bir eserin tamamını veya bir kısmını yayınlayamaz, çoğaltamaz, alıntı yapamaz