Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçıları Birliği (ÇCSİB) altında Turkish Cement markasıyla faaliyetlerini sürdüren Türk çimento sektörünün temsilcileri, Sapanca’da düzenlenen “Çimento Sektör Çalıştayı”nda bir araya geldi.
İSTANBUL (İGFA) - Deprem felaketinin ardından sektörün ana gündeminin iç piyasa olduğunu söyleyen ÇCSİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Abdulhamit Akçay, “Yıllık 120 milyon tonluk yüksek üretim kapasitemiz, hizmet kalitemiz, ürün yelpazemiz ve sektörümüzün dünya genelindeki itibarıyla iç talebi ve ihracatı aynı anda karşılayabilecek güce sahibiz” dedi.
Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçıları Birliği (ÇCSİB) altında Turkish Cement markasıyla faaliyetlerini sürdüren Türk çimento sektörünün temsilcileri, Sapanca’da düzenlenen “Çimento Sektör Çalıştayı”nda bir araya geldi. Açılışını ÇCSİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Abdulhamit Akçay’ın yaptığı çalıştayda; ihracat pazarları, sektörün önündeki fırsatlar ve engeller ile birlikte başta deprem felaketi olmak üzere yurt içindeki gelişmelerin sektöre etkileri hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.
2022 yılında 1,6 milyar dolarlık ihracatla Türk çimento sektörünün bir önceki yıla göre yüzde 24 oranında artış sağladığını hatırlatan Akçay, “Maliyetlerdeki artışların fiyatlarımıza yansıması nedeniyle değer olarak bu artışı yakalamış olmakla birlikte yine bu maliyet artışı ve dünya genelinde satın alma gücünün düşmesi ile birlikte satış miktarımız ise yüzde 11 azaldı. Geçen yıl özellikle enerji maliyetlerindeki artış nedeniyle başta Kuzey Afrika pazarında olmak üzere Vietnam, Cezayir, Mısır, Pakistan ve BAE’ye karşı rekabetçilik gücümüzü bir miktar kaybettik. Enerji yoğun bir sektör olduğumuz için özellikle enerjisini kendi üreten veya düşük maliyetle karşılayan ülkelerin uyguladıkları düşük fiyat politikalarıyla rekabet etmemiz kolay değil. Ancak bu yıl enerji başta olmak üzere üretim maliyetlerinin düşmeye başlaması, bize bu pazarları yeniden domine etme imkanı verecek” dedi.
Makroekonomik ve jeopolitik gelişmelerin Türk çimento sektörünün lehine ilerlediğini kaydeden Akçay şöyle devam etti; “Çin’de kapanma sürecinin bitmesiyle birlikte ekonomik aktivitenin yeniden arttığını görüyoruz. Bu durum, başta Vietnam olmak üzere bölgedeki üretici ülkelerin yeniden Çin’e kanalize olmalarını, böylece ABD başta olmak üzere Batı pazarlarımızdaki etkilerinin azalmasını sağlayacak. Yine Suudi Arabistan’da da benzer bir gelişme söz konusu. Bu ülkede yeni nesil projelerin yapımı hız kazandı. Burada da Çin örneğinde olduğu gibi bölgedeki üreticilerin Suudi Arabistan pazarına yönelmelerini bekliyoruz. Böylece biz de kendi pazarlarımızda, enerji maliyetleri nedeniyle kaybettiğimiz avantajları güçlü bir şekilde yeniden kazanacağız. Diğer taraftan navlunda geçtiğimiz yılın son çeyreğine göre yaşanan artış da Uzak Doğu’daki ihracatçıları olumsuz etkileyeceği için Batı pazarlarında ülkemize avantaj sağlayacak.”
ABD’deki gelişmelere de değinen Akçay, “ABD’de uygulanan para politikaları sonuç vermeye başladı, enflasyon düşüş seyrine girdi. Faizlerin de kısa vadede olmasa da 2024’ten itibaren düşeceği öngörülüyor. Bu gelişmelerin ciddi şekilde daralan konut piyasasını olumlu etkilemesini bekliyoruz. ABD halihazırda bizim en büyük ihracat pazarımız. Bu yıl da geçtiğimiz yıla benzer bir ihracat hedefimiz bulunuyor. Altyapı ve endüstriyel faaliyetlerini güçlü bir şekilde devam ettiriyorlar ve biz de sektör olarak bunların bize olumlu yansımalarını özellikle 2024 yılından itibaren daha fazla göreceğiz” açıklamasında bulundu.
Kahramanmaraş merkezli deprem felaketi nedeniyle çimento sektörünün ana gündeminin yurt içi piyasa olduğunun altını çizen Akçay, “İhracat bizim için her zaman çok stratejik ancak hem deprem bölgesindeki kentlerimizin yeniden inşası hem de deprem kuşağındaki diğer kentlerimizin dönüşümü için gerekli çimentonun karşılanması, bu yıl ve önümüzdeki beş yıllık süreçte ana hedefimiz olacak. Ancak iç piyasa talebini karşılayacak olmamız, ülkemize katma değer sağlama açısından da kritik öneme sahip olan çimento ihracatımızın sekteye uğrayacağı anlamına gelmiyor. Çünkü sektörümüz yıllık 120 milyon ton üretim kapasitesine sahip. 2022 yılı rakamlarına baktığımız yurt içi ve yurt dışı toplam talebin 82 milyon ton olduğunu görüyoruz yani bizim sektör olarak yaklaşık 40 milyon ton üretim kapasitesi fazlamız var. Dolayısıyla deprem bölgesindeki yeniden inşa aktivitelerinin en üst düzeyde olacağı zamanlarda bile hem iç piyasanın taleplerini karşılayabilir hem de ihracatımızı devam ettirebiliriz. Hizmet kalitemiz, ürün yelpazemiz ve sektörümüzün dünya genelindeki itibarıyla bunu yapabilecek güce sahibiz” diye konuştu.
Çimento sektöründe deprem bölgesinde yaşanan felaketten etkilenen 10 fabrika olduğunu ifade eden Akçay şunları söyledi; “Başta İskenderun, Adana ve Mersin olmak üzere bu bölge, ülkemizin deniz yolu taşımacılığındaki en kilit ihracat üslerinden biri. Depremin ardından gerek yapı ve makine hasarları gerekse iş gücü kaybı nedeniyle bölgemizdeki fabrikaların ihracatı neredeyse durma noktasına geldi. Bu süreçte diğer bölgelerdeki üreticilerimiz talepleri karşılayarak, siparişleri yetiştirdiler. Sektörümüz büyük bir dayanışma örneği verdi. Şimdi bu bölgede üretim yeniden başladı ancak ihracata dönüş sürecinde diğer bölgelerimizin desteği devam edecek. Türkiye genelindeki 56 entegre tesis ile 23 öğütme tesisimizle ülkemizin üretimine ve ihracatına bir bütün olarak bakıyoruz.”
Türk çimento sektörünün iklim değişikliği kaynaklı küresel gelişmeleri yakından takip ettiğine de vurgu yapan Akçay ayrıca, sektördeki şirketler tarafından gerçekleştirilen yeşil ve dijital dönüşüm odağında karbon emisyonlarının azaltımı, yenilenebilir enerji yatırımları, atık ısının geri kazanılması gibi Ar-Ge ve üretim geliştirme projeleri ve yeni teknoloji uygulamaları hakkında bilgi verdi.