Sayın Bilal Erdoğan’ın kamuoyuna yansıyan açıklaması, mevcut tabloyu açıklamaktan çok yeni bir algı tartışması başlatmaktadır.
Siyasette yaşanan yıpranma, yorgunluk ya da etki azalması; makama, kurumsal yapıya ya da topluma atfedilemez. Bu tür değerlendirmeler, meseleyi çözmekten ziyade tartışmayı başka bir zemine taşır.
Siyasette tartışılan husus, makamların gücü değil; alınan kararların etkisi ve yönetim
performansıdır.
Güç, söylemlerle değil; ortaya çıkan sonuçlarla ölçülür.
Makamlar ve emanet anlayışı tartışma konusu değildir. Tartışılabilecek olan, siyasetin kendi işleyişidir.
Bir siyasetçinin başarısı, yönetme kapasitesi, karar alma süreci, çalışma temposu ve bu sorumluluğu sürdürebilme yeterliliği kamusal tartışmanın doğal başlıklarıdır.
Bu değerlendirmelerin makama ya da devlete yöneltilmesi ise doğru değildir.
Bugün ülkenin çevresi ciddi risklerle çevrilidir.
Güvenlik, diplomasi ve iç denge aynı anda yönetilmektedir.
Böyle dönemlerde belirleyici olan sadece kurumlar değil; kararların netliği ve sürekliliğidir. Zorlu zamanlar, yönetim kapasitesinin en açık biçimde test edildiği dönemlerdir.
Savunma planlamasından bölgesel gelişmelere, dış temaslardan iç dengeye kadar pek çok alan eş zamanlı olarak yürütülmektedir. Bu tabloyu ayakta tutan unsur, açıklamaların tonu değil; hazırlık düzeyi, öngörü ve karar kalitesidir. Bu alanlarda oluşan boşluklar, söylemlerle kapatılamaz.
Ekonomide de benzer bir hissiyat vardır. Uzun istatistiklere gerek kalmadan, toplum günlük hayat üzerinden bir daralma algısı yaşamaktadır. Böyle dönemlerde siyaset, tabloyu sahiplenerek yönetir ya da mevcut durumu sağlıklı biçimde değerlendirir. Aksi yaklaşım güven üretmez.
Dış ilişkilerde ise güç; savunma diliyle değil, tutarlılık, öngörülebilirlik ve sakin bir çizgiyle inşa edilir. Sürekli açıklama yapma ihtiyacı, kararlılık algısını zayıflatır.
Ortaya çıkan tabloyu “destek eksikliği” söylemiyle izah etmek, tartışmayı yanlış bir yere taşır. Vatandaşın rolü, herhangi bir siyasi aktörü güçlü hissettirmek değil; yaşadığını görmek, değerlendirmek ve demokratik tercihlerini ortaya koymaktır. Bu, demokrasinin en sade tarifidir.
Bu çerçevede tartışma, toplumsal tercihler üzerinden değil; yönetim süreçlerinin işleyişi üzerinden yürütülmelidir.
Devlet makamları tartışma konusu değildir. Tartışılan, siyasetin bu sorumluluğu hangi ölçüde ve ne kadar sürdürülebilir biçimde taşıyabildiğidir.
Yönetme gücü, karar alma kapasitesi, çalışma temposu ve bu yükü taşıyabilecek yeterlilikler kamusal alanda konuşulabilir.
Bu, bir itham değil; kamusal görevin doğası gereğidir.
Güç, beyanlarla değil; ortaya çıkan sonuçlarla değerlendirilir. Tartışma da bu zeminde yapılmalıdır. Çünkü emanetler, algıyla değil; sorumluluk bilinciyle taşınır.
Çetin Ay
BWA Başkanı
Not:
Bu metin, kamuoyuna yansıyan açıklamaların ifade özgürlüğü kapsamında yapılan genel bir değerlendirmesidir; kişi, makam veya kurumlara yönelik bir itham ya da suçlama amacı taşımamaktadır
ulusalbasinajansi.com web sitesinde yayınlanan haber, resim, bilgi, belge, metin, video niteliğindeki tüm yazılaı ve görsel eserler Türkiye Cumhuriyeti Yasalarına tamamen uygun olarak yayınlanmaktadır. TC 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun telif haklarına ilişkin hükümlerine ve AB Fikri Mülkiyet Hukukuna göre Ulusal Basın Ajansı'.com'un yazılı izni olmadıkça hiçbir kimse, yayıncı ve kuruluş, herhangi bir eserin tamamını veya bir kısmını yayınlayamaz, çoğaltamaz, alıntı yapamaz