Bu ülkede ekonomi düzeldiği gün yalnızca fiyatlar değil; oyunun kuralları değişir.
Çünkü güçlü ekonomi, korkmayan vatandaş demektir.
Sorgular, hesap sorar, söz ister.
Bazıları işte bundan rahatsız.
Bugün sıkıntının “kriz” diye anlatılması, aslında beklentiyi küçültme stratejisidir.
Hayaller küçüldükçe sesler kısılıyor.
Ama biz bu vatanın evlatlarıyız; susmak için değil, var olmak için doğduk.
Ekonomiyi sadece rakamlarla anlatanlar yanılıyor.
Mesele tablo değil; hayatın kendisi.
Sorun para değil; irade sorunu.
Yönetim anlayışı değişmeden hiçbir grafik düzelmez.
Ekonomi ayağa kalktığında toplum da ayağa kalkar.
Ayağa kalkan toplum yarınını ister.
İşte asıl kırılma noktası burasıdır.
Bu yüzden hâlâ “bugünü kurtarma” politikalarıyla oyalanıyoruz.
Türkiye uzun süredir planlı bir yoksunluğa alıştırıldı.
Alım gücü düştükçe umut azalıyor, umut azalınca itiraz eksiliyor.
İtiraz eksildikçe düzen korunuyor.
Herkes çalışıyor:
İşçi, memur, esnaf, genç, emekli…
Ama emek, hakkını bulamıyor.
Bu bir ekonominin yorgunluğu değil;
toplumun sabrının sınırıdır.
En haklı tespit şudur:
Ekonomi düzelebilir ama siyasi tercihler bazen düzelmeyi geciktiriyor.
Çünkü bazı büyük planlar sadece zayıf Türkiye ile yaşayabilir.
Toplum zayıf oldukça, dış etkilerin payı artar.
Türkiye güçlendikçe, bu etkilerin alanı daralır.
Ekonomik iyileşme yalnızca cüzdan meselesi değildir.
Bu ülkenin söz hakkıdır, onurudur, geleceğini kendi eline alma gücüdür.
Ekonomi düzeldiği an;
yalnızca alım gücü değil, karakter güçlenir.
Adalet konuşulmaz, işler.
Eğitim torpilden değil, liyakatten beslenir.
İnsan bu topraklara korkuyla değil, gururla bağlanır.
Coğrafya tehdit değil avantaj, demografi endişe değil gelecek gücü olur.
Korkuların yerini kurumsal güven alır.
Aidiyet büyür.
Türkiye’nin kaderine dışarıdan yön verme hayalleri çöker.
Çünkü güçlü ekonomi; hem milletin özgüvenidir hem de devletin milli kapasitesidir.
O gün kimse bu ülkeye yön çizemez;
Türkiye kendi kaderini kendi belirler.
İşte tam da bu yüzden bazıları için
asıl tehlike
kimin kazanacağının değişmesidir.
Bu milletin iradesi taşınmadıkça
hiçbir büyük proje
ne burada yürür
ne de tamamlanır.
Bu ülkenin ihtiyacı çok basit:
Plan. Güven. Fırsat.
Bu üçü bir araya geldiğinde
hiç kimse bu milleti oyalayamaz.
Unutmayalım:
Hiçbir toplum sonsuza kadar sıkıntıya mahkûm kalmaz.
Yoksulluk uzadığında ilk kayıp umuttur.
Umut gidince gelecek gider.
Türkiye’nin böyle bir kaybı kaldıracak gücü yok.
Türk milleti böyle bir oyuna gelmez.
Gerçeği görmek zorundayız:
Mesele ekmek kuyruğu değil,
irade kuşatmasıdır.
Ekonomiyi düzeltmek mümkündür.
Mesele şudur:
“Türkiye güçlenirse kim ne kaybeder?” değil,
“Türkiye güçlenirse millet ne kazanır?”
Ben bir vatan evladı olarak söylüyorum:
Türkiye’nin kaderi yoksulluk değil, güçlü olmaktır.
Çetin Ay
Uluslararası iş insanı
Vatanını canından çok seven bir Türk evladı.!
ulusalbasinajansi.com web sitesinde yayınlanan haber, resim, bilgi, belge, metin, video niteliğindeki tüm yazılaı ve görsel eserler Türkiye Cumhuriyeti Yasalarına tamamen uygun olarak yayınlanmaktadır. TC 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun telif haklarına ilişkin hükümlerine ve AB Fikri Mülkiyet Hukukuna göre Ulusal Basın Ajansı'.com'un yazılı izni olmadıkça hiçbir kimse, yayıncı ve kuruluş, herhangi bir eserin tamamını veya bir kısmını yayınlayamaz, çoğaltamaz, alıntı yapamaz