GÖNÜL CİFCİFLİ
HATAY - Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan, partisinin gündeme ilişkin görüş ve önerilerini paylaşmak için kameralar karşısına geçti. Sert sözlerle Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren Özcan’ın gündeminde ekonomi vardı
Sıra zamları açıklamaya geldiğinde sırra kadem bastılar
İktidar yetkilileri tarafından açıklanan asgari ücret zammının, sıra doğal gaz ve elektrik zamlarını açıklamaya geldiğinde ‘sırra kadem’ bastıklarını ifade eden Serkan Özcan, “Yılbaşı gecesinde yapılan fahiş zamların ardından, ertesi günün sabahı çıkıp “İhracat rekorları”ndan bahseden bu zihniyetle ve trolleriyle mücadele hiç de kolay değil. Sizin, bizim, hepimizin işi gerçekten çok zor. Bir yandan enflasyon canavarıyla, hayat pahalılığıyla mücadele ederken, bir yandan da trollerin büyücülüğüne karşı direniyoruz” dedi.
Özcan, şunları kaydetti:
“Asgari ücrete rekor enflasyon nedeniyle yaptıkları zammı, davulla zurnayla açıklayan iktidar mahfilleri, sıra, fahiş doğalgaz ve elektrik zamlarına gelince adeta sırra kadem bastılar. Zamları ya EPDK ve BOTAŞ’ın başındaki atanmışlar ya da iktidar televizyonlarındaki troller açıklıyor. Neymiş? Enerji, doğalgaz, akaryakıt, kömür fiyatları dünyada da kat be kat artmış ama hükümet bunları vatandaşa yansıtmamak için çok direnmiş.”
Bu zamların hiçbir gerekçesi olamaz
Başta elektrik, doğal gaz ve diğer tüketim kalemlerine yapılan zamların hiçbir gerekçesi olamayacağını belirten Gelecek Partisi Sözcüsü, “Krizin hem itirafı, hem de suiistimal edilmesidir bu. Üreticiye marketçiye “fiyatları düşür” deyip, iğneden ipliğe herşeyin fiyatlarını artırmaktır bu zamlar. EPDK da yaptığı açıklamayla milleti aptal yerine koymuştur. Meğer zamların, yani onların deyimiyle, ‘kademeli fiyatların’ amacı dar gelirli vatandaşı korumakmış! %50 zam yaparak dar gelirli vatandaş nasıl korunuyormuş bize bir tarif etsenize” ifadelerini kullandı. Özcan, “Dar gelirlinin 100 liralık faturası 150 liraya çıkınca bu nasıl bir koruma oluyor? Bedava battaniye, kazak, el feneri mi dağıtacaksınız vatandaşa?” diye sordu.
Yatacak yeri yok bunların
Osmangazi Köprüsü geçişinin, yılbaşı gece yarısı zamlı tarifenin devreye girmesi için araç geçişine kapatıldığını hatırlatan Özcan, “Gecenin ayazında 3-5 arabaya mı göz diktiniz?” sözleriyle duruma tepki gösterdi. Özcan, “Osmangazi Köprüsünü işleten müteahhit, milleti gece zammıyla kazıklamak için kapıda bekletiyor; millet isyan edince çıkıp “teknik arıza” diyor. Yahu zaten 84 milyon vatandaş elinize milyarlarca lirayı sayıyor. Bu neyin tamahkarlığı böyle?” dedi.
Astronomik düzeyde artış gösteren köprü geçiş ücretlerine de değinen Serkan Özcan, “Köprüler 5-6 yılda 3.40 liradan 16,50 liraya çıkmış. Bakım onarım gideri adı altında 2.5 milyar lira gelir topluyorlar. Şu işe bakın ki; bakım onarım masrafının 220 milyonu geçmediğini kendi bakanlığı onaylayınca o verilerin tümünü bakanlığın internet sitesinden kaldırıyorlar. Yatacak yeri yok bunların” diye konuştu.
Senin başına bela olan ‘zorunluluk’ pazarcıya, marketçiye de musallat olmuş olamaz mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonominin gidişatına yönelik verdiği olumlu mesajlara da tepki gösteren Serkan Özcan, “Cumhurbaşkanı’na sorarsanız ‘Hamdolsun bütçe tarafında bir sıkıntımız yok. Beklenenden çok daha iyi’ diyor. E hani dolar yüzde 40 düşmüştü. Hani millete de yüzde 40 fiyatları düşürün diye çağrıda bulunmuştunuz. Bu gece yarısı zam kumpası neyin nesi? Üstelik sayın Cumhurbaşkanı demişti ki; ‘Enflasyon ve fahiş fiyat artışlarının en önemli bahanesi olan, kurdaki dengesiz yükselişi ortadan kaldırdığımız için, hızlı bir normalleşme bekliyoruz.’ Kimden bekliyorsunuz bu normalleşmeyi? Bu mu normalleşme? Milletin ocağına incir ağacı dikmek mi? Madem zam değil fiyat ayarlaması var; madem zam değil, zorunluluk var, o halde pazarcıyı, marketçiyi neden elde sopa kovalıyorsunuz? Senin başına bela olan zorunluluk onun da başına musallat olmuş olamaz mı? O da yüksek kurdan mal alıp senin tabirinle “çarpıldığı” için indirim yapamıyor olamaz mı? Neden dolar düştüğünde senin düşürmediğin fiyatları; üretici veya toptancı düşürecek? Sende, yani iktidarda olmayan bu gücü bu insanlar nereden bulacak?” ifadelerini kullandı.
Herkes haksız, muhalefet suçlu, sen de mağdursun öyle mi?
Özcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gazetelerin zam yerine ‘fiyat ayarlaması’ diye haber yapacak, trollerin televizyon ekranlarında kırk takla atıp şaklabanlık yapacak, milleti bu müflis tüccar hesabına inandırmak için büyücülük yapacaksın, çıkıp ‘dolar düştü işte, indirin fiyatları’ diye şov yapacaksın ama fakirleşmenin sorumlusu sen değil zorunluluk olacak öyle mi? Yani herkes haksız, muhalefet suçlu, sen de mağdursun öyle mi? 128 Milyar doları da zaten zorunluluktan buhar etmiştin değil mi? Salgında bile 5 müteahhitin eline dolarları zorunluluktan dolayı tıkır tıkır saymıştın öyle mi? Milyonlarca çiftçiye sadece 25 milyar lira verirken, iş adamına 750 milyon dolarlık hibe kredi kıyağını zorunluluktan çekmiştin yani öyle mi? Bağımsız akademisyenler enflasyonu yüzde 82 ölçerken, TÜİK’in hesapları çarpıtması hep zorunluluktan kaynaklı oldu değil mi?”
Bunlara göre iki tür zam var
İktidarın kurdaki düşüşü sahiplendiğini ancak tüketiciye yansıyan zamlar nedeniyle muhalefeti suçladığına dikkat çeken Gelecek Partisi Sözcüsü, şunları ifade etti:
“Enflasyondan marketçin-pazarcın sorumlu. TL’nin değersizleşip pul olmasından dış güçler ve mandacılar sorumlu. ‘Çarpılan’ da onların tuzaklarına düşen halkımız değil mi? Bunlara sorsan; kuru yükselten muhalefet oldu, indirense iktidar. Kur yükselirken fiyatların zamlanmasından depocular, marketçiler sorumluydu, kur indiğinde fiyatların düşmemesinden stokçular, pazarcılar, etiketçiler sorumlu. Bunlara göre iki tür zam var; biri muhalefetin manipülasyonları, stokçunun, fırsatçının zamları… Diğeri ise iktidarın ‘zorunluluktan’ yaptığı zamlar. İktidara gelince zamlar teknik sebeplerden ve dünya koşullarından ama pazarcıya, esnafa gelince hep art niyetten ve memleket düşmanlığından.”
Erdoğan’a ‘ihracat’ tepkisi: Yağı bardakla, salçayı kaşıkla alan millete ne, senin ihracatçının kazancından? Beraber mi yiyip içiyoruz?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ihracatta rekorlar kırıldığı yönündeki açıklamalarını sert sözlerle eleştiren Özcan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Trollerin pembe rüyalarından, iktidarın inkârcı dünyasından çıkıp gerçeklere bakalım. ‘Ben yaptım oldu yönetiminin’ iflasının bedelini ödüyoruz hep birlikte. Ne enflasyonla mücadele ne faizler, ne de üreticinin dertleri umurlarında. ÜFE’de yüzde 80’lere ulaşmışız. Böyle giderse, 3 ay içinde üretici enflasyonunda yüzde 100, tüketici fiyatları enflasyonunda ise yüzde 50 bandı bizleri bekliyor.İktidar ekonomi eleştirilerini, milli güvenlik meselesi gibi sunmaya devam ederken asıl milli güvenlik meselesi bunların iflah olmaz zihniyeti ve cehaleti. TÜFE ile ÜFE arasında 44 puanlık bir fark yaşıyoruz. Bu yüzdelerle fiyatların düşmesi mümkün mü? Açıkladıkları yüzde 36 enflasyon bile bir ülke için yeter düzeyde yıkıcıdır ama bunun üzerine yüzde 45-50 enflasyon beklentisi, yüksek şiddetli bir deprem gibidir. Devlet mimarimizin, kurumlarımızın, kurallarımızın, finansal mühendisliklerle vatan kurtarma hayallerimizin, rant ekonomisiyle korunup kollanan kodamanlarımızın yükü yani çürük binalarımızın halini düşündüğümüzde bu depremlerin yaratacağı hal ortadadır. 50 milyon nüfusun üzeri ülkeler arasında İran ve Etiyopya ile yarışıyorduk. Onları da geçmeyi başardık sonunda. Şimdi enflasyonda dünya birincisi olduk. İşte o yüzden fahiş zamların sabahında kalkıp millete ihracat rekorlarından bahsediyorlar. Millete yaşattıkları kabusu, milletin hayra yormasını istiyorlar. Vatandaşsa hal diliyle şöyle sesleniyor bunlara. Diyor ki vatandaş; “Bana ne kardeşim senin 50 bin kişilik ihracatçı kadrondan. Benim 5 milyon insanım senede 5 bin lirayla geçinmeye mahkum edilmişken senin ihracat rakamlarından bana ne? Senede 8 bin 500 lira ile geçinen 8 milyon insanla mı paylaşıyorsun o geliri? Ülkeye kontak kapattırma yolunda ilerlerken, yorganın, battaniyenin altına itelediğin, Halk Ekmek kuyruklarına mahkum ettiğin, yağı bardakla, salçayı kaşıkla alan millete ne, senin ihracatçının kazancından? Beraber mi yiyip içiyoruz? Merkez Bankası faizlerini “nas var” deyip yüzde 14’e indirmenden bana ne? Benim oğlumun KYK borcunu yüzde 50 ile faizlendiren sen değil misin? Üretim yapmaya çalışan akrabamın kredi faizlerini yüzde 40 yapan sen değil misin? Kötü gün dostu mahalle bakkalı bile veresiyeyi kesmişken, kendi yandaşına yüzde 15-20 ile Hazine parası kullandıran sen değil misin? Bana neyin hikayesini anlatıyorsun? Bakkal salçayı kaşıkla, margarini bölüp de satıyor, yağı millete bardakta veriyor. Seyyarda çorba, kuru fasulye, pilav satanlar tezgahını kapatıyor. Adam çöpten pazar malı topluyor, domatesi-biberi tane ile alıyor ama senin köprücü Deli Dumrulların eline dolarlar balyayla sayılıyor. Madem ihracatta rekor kırıyoruzn millet niye çekiyor bu sıkıntıları? Madem ihracatta rekor kırdın, dolar da düştü… İndirsene fiyatları, paylaşsana o kazancı milletle”
Sen bir denesene bu parayla geçinmeyi!
Asgari ücrete ve emekli maaşlarına yapılan zamlara ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Gelecek Partisi Sözcüsü, şöyle konuştu:
“Size ne olur ki en fazla maaşınızı kaybedersiniz” diyen bir akılla ülke böyle giderse 3 ay sonra cari açığı konuşuruz. Bu yarattıkları ekonomik modelle kalkınmayı sağlayamayız. ‘Nas var hüküm var’ diye diye gemiyi karaya oturttular ama nefes aldıkça o nassı da hükmü de ayaklar altına aldılar. Yolsuzluk, rant haram değil mi, büyük günahlardan değil mi? Yolsuzluk yoksulluktur. Adam kayırmak demek gelir adaletsizliği demektir. Şeffaf olmayan işleriniz fakirleşmedir. Zengini daha zengin edip, garip gurebayı tekmelemektir. Kuralları ve kurumları tarumar ederek enflasyon denen hırsızlıkla mücadele etmeyerek, Hans’a Corç’a bedavadan ucuz mal verip Ayşe’ye, Ahmet’e elektrik, doğalgaz zammıyla ne iktisadi ne de hukuki adaleti sağlayabilirsiniz. Kodamanlara vergi afları ve istisnalar getirip bütçe dengelerini bozarak, Hazine’yi, yani halkın parasını bir avuç zümreye peşkeş çekerek daha fazla yüzdüremezsiniz bu gemiyi. TÜİK verilerine göre bile Ocak sonuna kadar asgari ücret açlık sınırının altına düşecek. Emekliye 2500 TL taban fiyat belirledik diye böbürlenirken neden asgari ücretin ay sonunda açlık sınırının altında kalacağından, yoksulluk sınırının 13 bin TL’ye ulaştığından da bahsetmiyorsun? Bu ücretle mi geçinecek emekli? Sen havalimanı işletmesinin kirasını ötele, yarı yarıya indirime git, borçlarını sil, 330 milyar liralık alacağından kodamanlar lehine vazgeç, sonra emekliye, işçiye gelince ellerin titresin, olacak iş mi? Emekli hangi birine yetirsin bu parayı? Yüzde 127 elektrik zammına mı? Yüzde 25 doğal gaza mı? Kiraya mı? Evladının eğitimine mi? Sen bir denesene bu parayla geçinmeyi ! Midenin üçte birini doldurmakla yetinsene 3 günlüğüne. Güven vermiyorsunuz güven. Asıl mesele bu.”
Bakan Nebati’ye ‘heterodoks’ yanıtı: Yahu sayın Bakan, millet zaten sayende çarpılmış, bir de sözlük mü kullanacak yediği kazığı anlamak için?
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin yeni ekonomi modelini "Biz ortodoks politikaları bir tarafa koyduk. Artık heterodoks politikalar var" sözleriyle anlatmasını, “Yahu sayın bakan, millet zaten sayende çarpılmış, bir de sözlük mü kullanacak yediği kazığı anlamak için” sözleriyle tepki gösterirken, “Aslında bu sözlerin Türkçesi şu değerli dostlar; ‘Bütün yemekleri denedik olmadı, şimdi de ortaya karışık salata sunacağız, yerseniz’ diyor millete. Sen şuna ‘Enflasyonla, yoksullukla mücadele edemiyoruz ama daha elimizde bol bol finansal mühendislik, cinlik araçları var’ desene. Sen şuna ‘Kumarda üstümüze yok, en iyi kağıdı biz kararız’ desene. Sen şuna ‘Yap-boz bizim işimiz, batsak da deneylerden dönmek yok’ desene. Gözünün feri sönmüş Millete ürün pazarlamaya çalışan işportacılar gibi. ‘Tezgahı açacağım; şundan iki tane alana bir tane de bundan vereceğim, seç beğen al’ diyor beyimiz adeta. Bir de üstüne üstlük milleti “helal kazananlar-kazanmayanlar” diye bölmeye kalkışıyor. Kararları kendisi almadığı için,turistik gezi niyetine yaptığı ziyaretlerde pot kırmaktan çekinmiyor ya da “Dervişin fikri zikrine vuruyor diyelim” değil mi? Zihniyet bu işte” yorumunda bulundu.
İBB’ ye ‘terör’ operasyonu: Doğu’yu bitirdiniz, sıra batı illerine mi geldi?
Bahçeli ve bakanı el ele vermişler, İBB’ye kayyım atama derdine düşmüşler. O kurumda terörist varsa sorumlusu başkanmış Doğu’yu bitirdiniz, sıra batı illerine mi geldi? Öylesine pervasızlaştılar ki; ‘Böyle yaparak İmamoğlu’nu parlatıyorsunuz’ diyen kendi ortaklarını bile hedefe koymaktan çekinmiyorlar. Beyimiz, yüzde 5 oy oranı ile yüzde 95’in iradesini iyiden iyiye teslim alma derdinde. İşe girerken bu insanlara temiz kağıdını veren sen değil misin? Ne teröristi mahkemeye çıkarmak ne de suçun şahsiliği umurlarında. Hukuksuzluk öylesine sistemik bir hal aldı ki; seçimi savaş gibi gören bu zihniyet, seçimlere kadar ne kadar bel altı siyaset uygulasak kârdır derdinde. Dün Avrupalı parlementerlerin önünde ‘Anayasa Mahkemesi kapatılsın’ diye bağırmak neyse, ‘Bacaklarını kırın’, ‘Siz yıkın mahkeme arkadan gelir’ mantığı neyse buradaki de o.
İktidara hatırlatmalar: Sahi ne oldu?
Özcan, konuşmasının son bölümünde iktidara birtakım sorular yönelterek şu sorulara cevap istedi:
Marinalara, otellere çökenlere ne oldu? Ya davalısının yaş günü partisine katılan yargıçlara?
Yurt dışına kaçırılan adamlar neden çıktı gündemimizden?
İçişleri Bakanından hala öğrenemedik 10 bin dolar maaş alan siyasetçiyi?
Ya çantalarla rüşvetlere boğulan siyasiler, gazeteciler, yargı mensupları?
Venezuela’ya test kiti meselesi hala merak ediliyor mu acaba?
Ya da Kokain Baronlarını bir bir defetmeye devam ediyor muyuz hala?
FETÖ Borsası halen yürürlükte mi?
Öldükten sonra göreve iade edilen KHK’lılar için maddi/manevi tazminat gündeme geldi mi hiç?
Siyasi kriterlerle mahkumiyet alanlardan AİHM’e kaç kişi başvuru yaptı acaba?
Bir ara unutturmayın da, “Bu para benim değil ki” diyen müteahhitlere soralım; “Peki kimin?” diye.
DEDAŞ hala çiftçiye, “kayıp-kaçak” adı altında milyonlarca liralık fatura kesmeye devam ediyor mu acaba?
Ya “elektriğini ödemeyene ekim de yaptırmayız” diyen genel müdür? Hala görevde mi?
Sahi ne oldu onlara?
ulusalbasinajansi.com web sitesinde yayınlanan haber, resim, bilgi, belge, metin, video niteliğindeki tüm yazılaı ve görsel eserler Türkiye Cumhuriyeti Yasalarına tamamen uygun olarak yayınlanmaktadır. TC 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun telif haklarına ilişkin hükümlerine ve AB Fikri Mülkiyet Hukukuna göre Ulusal Basın Ajansı'.com'un yazılı izni olmadıkça hiçbir kimse, yayıncı ve kuruluş, herhangi bir eserin tamamını veya bir kısmını yayınlayamaz, çoğaltamaz, alıntı yapamaz