Tarih: 26.05.2021 00:53

“İslamofobi, İslam düşmanlığına evrilmiştir”

Facebook Twitter Linked-in

ENVER GÜLER

ANKARA / UBA - Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Diyanet İşleri Başkanlığı, Erciyes Üniversitesi, TRT, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) iş birliğiyle düzenlenen 1. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Ankara’da başladı.

ATO Congresium’da düzenlenen ve iki gün sürecek sempozyumun açılış konuşmalarını Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin yaptı. 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş yaptığı açılış konuşmasında, İslam’ın getirdiği yüksek ahlakî ilkelerle insanlığın kurtuluşunu temin eden ilahi bir nizam olduğunu ifade ederek, “İslam, bütün insanlar için can, akıl, din, mal ve nesil özgürlüğünü hedefleyen barış, adalet ve merhamet dinidir. Kur’an-ı Kerim; dünyada huzur ve barışın en büyük teminatı olarak adaleti, ihsanı ve merhameti emretmektedir.” dedi. 

Başkan Erbaş, Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslam’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır”, buyurulduğunu hatırlatarak, “Bu ayet-i kerime, Müslümanları, hep birlikte Allah’a teslimiyete ve barışı sahiplenmeye davet ediyor. Dolayısıyla Müslümanlar, inançları gereği, dünyadaki herkesin onurlu, özgür ve insanca bir hayat yaşama hakkını savunmaktadır.” diye konuştu.

“İslam’ın değerlerine yönelik planlı müdahaleler yapılmıştır”

İslam’ın ilkelerinin insanlara barış ve huzur getirdiğini belirten Başkan Erbaş, şöyle devam etti:

“Tarihî süreç içerisinde İslam’ın ilkelerinin hayata rehberlik ettiği dönemlerde yeryüzü insanî değerlerle buluşmuş, barış, huzur ve güven hayata egemen olmuştur. İslam’ın gönderiliş hikmeti ve amacı da budur. Dünyada dengeyi, barışı sağlamak; adaleti ve mehameti gerçekleştirmektir. Ancak son asır boyunca, fiilî, siyasî, iktisadî ve kültürel açıdan emperyalizme maruz kalan İslam coğrafyasında özellikle İslam’ın değerlerine yönelik planlı müdahaleler yapılmıştır. Bu bağlamda son yıllarda İslam’ı karalamaya yönelik çabaların “İslamofobi” kelimesi etrafında yoğunlaştığını görmekteyiz. Öncelikle ifade etmeliyim ki islamofobi, yapay ve sahte bir ifadedir. Zira hiçbir olumsuz kelime, rahmet dini İslam ile bir araya getirilemez.”

Başkan Erbaş, Avrupa’da, İslam düşmanlığı üzerinden üretilen nefret dilinin yazılı ve görsel basın ile siyasî söylemlerde sorumsuzca kullanıldığına dikkat çekerek, “Camilerde ve hayatın her alanında Müslümanları hedef alan ırkçı saldırılar ve ayrımcı uygulamalar giderek artmaktadır. Son 2 yılda Avrupa’da sadece camilerimize yönelik 669 saldırı tespit ettik.  Bu islamofobinin İslam karşıtlığına ve İslam düşmanlığına everildiğinin en büyük göstergesidir.” değerlendirmesinde bulundu.

“Terör ve anarşiye davet eden hiçbir söylem ve davranış, İslam’dan referans bulamaz”

DEAŞ, FETÖ, Boko Haram, eş-Şebab, el-Kaide ve benzeri terör örgütlerinin İslamofobi endüstrisine malzeme ürettiklerinin altını çizen Başkan Erbaş, şunları söyledi: “Açıkça ifade etmeliyim ki, güven ve huzur ortamını bozan, terör ve anarşiye davet eden hiçbir söylem ve davranışın, merhamet ve adalet dini olan İslam’dan referans bulması mümkün değildir. Kaldı ki bu tür oluşumlar, en büyük zararı, İslam’a ve Müslümanlara vermektedir. Kuşkusuz bu yapılar, dinî hassasiyetlerden değil; sosyal, siyasal, ekonomik ve psikolojik yıkımların ortaya çıkardığı şartlardan doğmuş ve din istismarıyla beslenmiştir. Nitekim şiddete dayalı örgütlerin, diğer dinleri referans alan veya seküler saiklerle ortaya çıkan pek çok örneği de vardır.” 

“Yeryüzündeki anarşinin en büyük failleri olan Siyonistler, hangi dinin mensuplarıdır”

“Dünya kamuoyuna, “Bugün yeryüzündeki küresel kaos ve anarşinin en büyük failleri olarak; dünyayı özel mülkü zanneden sapkın Siyonist inanış ve kendince Tanrıyı kıyamete zorlayan evanjelist anlayış sahipleri hangi dinlerin mensuplarıdır?” diye soran Başkan Erbaş,  “Dünyayı özel mülkü zanneden Siyonist Yahudilerden dolayı biz ‘Judaizmafobi’ tabirini kullanıyor muyuz, genelleme yapıyor muyuz? Ya da Tanrı Krallığını gerçekleştirmek için, ‘benim de payım olsun’ diye yeryüzünde kaos çıkaran, terör örgütleri kurduran Evanjelist anlayıştan dolayı biz ‘Kristiyanizmofobi’ tabirini kullanıyor muyuz? Ya da Myanmar'da Arakanlı Müslümanları öldüren, katleden Budistler’den dolayı genelleme yaparak tüm Budistleri içerisini alacak ‘budizmofobi’ tabirini kullanıyor muyuz? Kullanmıyoruz, genelleme yapmıyoruz.” şeklinde konuştu.

“Kim semitik, Kim antisemitik dünya kamuoyunun anlayışına bırakıyorum?”

Başkan Erbaş, Müslümanaların antisemitizmin muhatabı olmadığına vurgu yaparak şöyle konuştu:

“Bir de antisemitizm tabiri var. Semitizm, ‘Samilik’ demektir. Hz Nuh'un oğlu Sam'ın soyundan gelenlere atfen ‘Samilik’ ya da Batıdaki kullanımıyla Semitizm ifadesi kullanılmaktadır. Esasında Araplar, Yahudiler, Aramiler, Süryaniler hepsi Sami’dir. Özellikle Batı Yahudileri Batı Avrupa Yahudileri bu kavramı sahiplenmişler. Semitizm, Yahudi taraftarlı, antisemitizm Yahudi karşıtlığı olarak kullanılmıştır ve şimdilerde Müslümanlar, antisemitik olarak değerlendirilmektedir. Halbuki antisemitizmin muhatabı Müslümanlar değildir. Milattan sonra 70 yılında Yahudi yazar, Josefus Flavius’un da içinde olduğu Kudüs'te Romalılar tarafından öyle bir katliam yapılmış ki, oradan kaçabilen Yahudiler ancak 637 yılında Hz Ömer'in Kudüs'ü fethetmesi ile rahat etmişler, Kudüs'e geri dönmüşlerdir. Daha sonra Temmuz 1099’da Haçlılar Kudüs'te öyle bir katliam yapmışlar ki, oradan kaçan Yahudiler 88 sene sonra 1187’de, Mehmet Akif'in, ‘Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i’ dediği Selahattin Eyyubi, Kudüs'ü kurtarıyor ve yeniden Yahudiler oraya geliyorlar. Daha sonra 1492'de İspanya'da yapılan katliamdan kaçan Yahudilere yine Müslümanlar sahip çıkıyor ve 1917 yılına kadar Müslümanların idaresinde tüm renklerden, dinlerden, mezheplerden insanlar Kudüs’te barış içerisinde yaşıyor. Şimdi kim semitik, kim antisemitik dünya kamuoyunun anlayışına bırakıyorum.”

“Medya araçları etkin bir şekilde kullanılmalı”

İslam düşmanlığıyla mücadelede İslam coğrafyasındaki terör yapılarını ve Batı dünyasındaki İslam karşıtlığını ortaya çıkaran sebepleri gerçekçi bir şekilde ele alınmasının önemine değinen Başkan Erbaş, “Bugün yapılması gereken İslam düşmanlarının ve istismarcı yapıların, inanç ve medeniyet değerleri konusunda bilgisiz gençleri kandırdığı gerçeğinden hareketle; İslam’ın ilke ve değerlerini tüm nesillerimize ve insanlığa en güzel şekilde tanıtmak için var gücümüzle çalışmaktır. Medya araçlarını etkin bir şekilde kullanarak İslam’ın hakikatini insanlığın idrakine sunmak ve İslam’a düşmanlık yapan tüm unsurlarla hep beraber mücadele etmektir.” ifadelerini kullandı.

Diyanet’in İslam karşıtlığıyla mücadelede yaptığı çalışmalar

Başkan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığının İslam’a ve Müslümanlara yönelik algı operasyonları ve kara propaganda ile mücadele ettiklerini dile getiren Başkan Erbaş, “Personel eğitimlerimizde, halkımıza yönelik vaaz ve hutbelerimizde bu konuları özenle ele alıyoruz. Bu kapsamda 18 dilde 40 eser ve 43 broşür yayınladık. Yurt içinde ve yurt dışında milyonlarca eseri ücretsiz dağıttık. Diyanet televizyonumuzda, radyolarımız ve dijital mecralarımızda toplumun her kesimine yönelik yüzlerce özel programlar yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.  Fransa’daki sapkın derginin yayımladığı çirkin karikatürler üzerine 2020 yılı Eylül ayında, Diyanet İşleri Başkanı imzasıyla 124 ülkeden 235 Dini Lider ve temsilciye bir mektup gönderdik.” şeklinde konuştu.

Din İşleri Yüksek Kurulunun önemli gündemlerinden birisinin de İslam karşıtı akımlarla mücadele olduğunu ifade eden Başkan Erbaş, “Başta Din Şûrâsı olmak üzere konuyla ilgili pek çok ilmi toplantı, müzakere ve araştırma yapılmakta; raporlar hazırlanmaktadır. Bu raporlar farklı dillere çevrilerek ve dijital ortamlarda yayımlanarak tüm dünya ile paylaşılmaktadır. Afrika Dini Liderler Zirvesi, Dünya Müslüman Azınlıklar Buluşması, Avrupa Müslümanları Buluşması gibi yaptığımız pek çok uluslararası toplantı ve organizasyonlarda İslam karşıtlığı ve düşmanlığı konusunu gündem yaptık. Müzakere ettik, kararlar aldık ve takip ediyoruz.” diye konuştu.

“İslamofobi yani İslam düşmanlığıyla mücadele komisyonu kurduk”

Başkan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde “İslamofobi yani İslam düşmanlığıyla mücadele komisyonu” oluşturduklarını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Böylece ilmî ve hukuki zeminde İslam düşmanlığıyla mücadelemiz daha etkin şekilde devam etmektedir. Bu doğrultuda uluslararası organizasyonlar geliştirilip güçlendirilecektir. Barış dininin mensupları olarak bizler, elbette, çatışma, kaos ve kavgayı değil; çözümü, barışı ve insanî değerleri esas alacağız ve bu yöndeki çaba ve gayretleri destekleyeceğiz. Bu uğurda her türlü desteklerini esirgemeyen zât-ı devletlerine ve rahmet dini İslam’ın tanınmasına ve yaşanmasına yönelik emek ve gayret gösteren herkese şükranlarımı sunuyorum. Bu sempozyumun hayırlı neticelere vesile olmasını niyaz ediyorum.”

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün de söz alacağı oturumlarda, devlet yöneticileri, akademisyenler ve gazeteciler panelist olarak yer alacak.

"Yalan Haber, Nefret Söylemi" ve "Kültürel Irkçılık Kıskacında İslam" konularının tartışılacağı sempozyumun ikinci gününde, 113 bilimsel çalışma katılımcılara sunulacak.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —