Moğolistan’daki Göktürk İzleri İKÇÜ’de konuşuldu

Moğolistan’daki Göktürk İzleri İKÇÜ’de konuşuldu

Moğolistan’daki Göktürk İzleri İKÇÜ’de konuşuldu

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Bilim İletişim Ofisince  “Kültürel Mirasın İzinde”  başlıklı söyleşi programı düzenlendi.

İZMİR (İGFA) - Rektör Prof. Dr. Saffet Köse’nin “Türk Kültürü ve Özellikleri” başlığıyla konuk edildiği söyleşinin moderatörlüğünü Rektör Yardımcısı ve Bilim İletişim Ofisi Koordinatörü Prof. Dr. Yasin Bulduklu üstlenirken Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesinden Arş. Gör. Asuman Baş, “Kültürel Miras’ın İzinde Moğolistan’daki Göktürk İzleri” başlıklı bir sunum yaptı.

Genç Yeşilay İKÇÜ’nün davetlisi olarak kampüste ağırlanan Selahaddin Eyyubi İmam Hatip Ortaokulu, Sezai Karakoç Anadolu Lisesi, Güzeltepe Ortaokulu, Mehmet Hikmet Kaşerci Ortaokulu ve Cemil Atlas Ortaokulunda eğitim alan öğrenciler ve öğretmenlerinin misafir edildiği söyleşiyi, Rektör Yardımcıları Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Muhsin Akbaş, Prof. Dr. Süleyman Akbulut, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hatice Yıldırım Sarı, Gemi İnşaatı ve Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakkı Dereli, Genç Yeşilay İKÇÜ Akademik Danışmanı Dr.Öğr.Üyesi Feyza Dereli, Yeşilay İl Yönetim Kurulu üyesi Giray Kırım, Topluluk Başkanı Elanur Sarıkaya, İKÇÜ Bilim İletişim Ofisi Sorumluları Öğr. Gör. Fatma Değirmenci, Uğur Ekenoğlu, akademik ve idari personel takip etti.

ÇATIŞMALAR, AİLE İLİŞKİLERİNE ATFEDİLEN DEĞERİN YOK EDİLMESİ AMAÇLI

Söyleşide gençlere seslenen Rektör Prof. Dr. Saffet Köse, toplumların geleceğinin eğitim kurumlarında inşa edildiğini aktardığı konuşmasında, öğretmen, öğrenci ve aile iş birliğinin bu yapının olmazsa olmazı olduğunu kaydetti. Kadim medeniyetimizde aile değerlerinin ayakta tutulması, çocukların daha iyi yetiştirilmesi ve eşler arasında iyi iletişimin kurulması adına birçok unsurun yer aldığını aktaran Prof. Dr. Köse, “Aile küçük bir devlet, devlet büyük bir ailedir. Devlet de o milletin büyük ailesidir. Devlet ve toplumun yapı taşları aileden oluşur. Ailede yer alan akrabalık kavramlarını topluma taşıyan, hiç tanımadığınız kişilere ana, baba, teyze, amca, dayı diye hitap edebilen köklü bir yapıya sahibiz. Ortak kültüre, tarihe, değerlere sahip olan bu değerlere sahip çıkan milletleri hiç bir güç yıkamaz. Aynı şekilde ailenin de ortak bağları, duygusal alışverişi ne kadar güçlü ise o kadar dayanıklı olur. Aile kavramı üzerinden oluşturulan problemler toplumun temel yapısına zarar vermektedir. Son dönemlerde özgürlük ve bireysellik kisvesi altında yaratılan çatışmalar maalesef aile ilişkilerine atfedilen değerin yok edilmesi amaçlıdır. Popüler kültür, teknoloji ve sosyal medyanın da etkisiyle yalnızlaşan, yabancılaşan ve kimlik arayışına giren çocuklarımızı bu sarmaldan ancak aile içindeki o sevgi, şefkat dolu muhabbet ortamı kurtarır” dedi.

BATI’NIN UYGULADIĞI TEHLİKELİ BİR POLİTİKANIN PARÇASI

Güçlü geleceğin anahtarının ailelerde olduğunu ifade eden Prof. Dr. Köse, aile ile gençler arasındaki kuşaklararası iletişim çatışmasının sevgiye dayalı dayanışma ağlarının kurulmasıyla sona erdirileceğini belirtti. Rektör Prof. Dr. Köse, “Günümüz dünyasında özellikle bireysel özgürlükler, haklar birey olma gibi birtakım kavramlar üzerinden anne babalarla ilişkilerin biraz daha sınırlı olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Ailenin değersizleştirilmesi, büyüklerinden uzak, kültürel değerlerinden, gelenek ve göreneklerin koparılmış nesillerin yetiştirilmesi Batı’nın tüm dünyada uyguladığı tehlikeli bir politikanın parçasıdır. Anneniz ve babanız sizin geçtiğiniz yollardan çoktan geçmişler. Bilgileri var, birikimleri var, donanımları var, tecrübeleri var. Aslında onları size aktarmak isterler. Sizleri dinlerken dinlenilmek de isterler. İşte karşılıklı olarak geliştirilecek anlayış , saygı ve hoşgörü sayesinde tüm sorunların üstesinden gelinebilir” diye konuştu.

DOĞRU YAKLAŞIMLA TEHLİKELERDEN ASGARİ ŞEKİLDE ETKİLENİRİZ

Aile içinde kurulamayan sağlıklı ilişkilerin bireyleri dışarıdaki zararlı kaynaklara yönelttiğini söyleyen Prof. Dr. Köse, sevgi ortamında büyüyen nesillerin toplumları ileri taşıyacağını vurguladı. Rektör Prof. Dr. Köse, “Sevgi, güven ve bağlanma yaratılış gerçekliğine bağlı bir ihtiyaçtır. Bunu aile içinde anne-babadan karşılayamayan çocukların buldukları insanlara kaymaları o yoksunluğun doğal bir sonucudur. Araştırmalar, sevgi, ilgi, güven içinde büyüyen çocukların daha zeki, daha sağlıklı, daha başarılı ve stresle başa çıkmada daha becerili olduğunu ortaya koymuştur. Sevgisi ve ilgiden mahrum büyüyen çocukların ise sinirli, dikkat sorunu bulunan, korkak ve endişeli, hemen panikleyen, hastalıklı ve hiperaktif yetişkinler olarak öne çıktıkları belirlenmiştir. Çocuğun hayat boyu kullanacağı ve kendisinden sonraki kuşaklara da transfer edeceği özellikler aileden geçer. Bu doğrultuda konuya geniş perspektiften bakarsak geleceğimizin teminatı olan nesillerimize doğru yaklaşımlarla ulaşırsak çağın tehlikelerinden asgari şekilde etkileniriz” diye konuştu.

MOĞOLİSTAN TÜRK TARİHİNİN BAŞLANGIÇ NOKTASI

İKÇÜ’nün Moğolistan coğrafyasında izini sürdüğü Türk Devletlerinin araştırma ekibinde yer alan Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesinden Arş. Gör. Asuman Baş, çocukların ve gençlerin ilgi düzeyleri doğrultusunda kendilerini geliştirebilecekleri alanların oluşturulmasının önemine dikkat çekti. Baş, “ Gençlerimizi, sporla, bilimle, kültürle, sanatla, edebiyatla ilgilenmelerini sağlayarak; ilgi alanlarına, meraklarına göre farklı uzmanlıklara yönlendirerek birçok olumsuzluktan etkilenmeyeceklerini düşünüyorum. Bu anlamda özellikle sporun, sanatın ve edebiyatın çok önemli bir uğraş olduğunu düşünüyoruz. İKÇÜ bünyesinde yer alan genç bir araştırmacı olarak yaklaşık 7 yıldır Moğolistan'da yürütülen Türk tarihi araştırmalarına katılma şansım oldu. Dekanımız Prof. Dr. Şaban Doğan başkanlığında Moğol coğrafyasında yürütülen arkeolojik incelemelere kimi zaman üniversite iş birlikleri ile kimi zaman ortak kazı ve yüzey araştırmaları ile iştirak ediyoruz. Moğolistan Türk tarihinin başlangıç noktası. MEB müfredatında da yer verilen İslamiyet öncesi Türk tarihine dair buradaki eserleri biliyor olmak bir vatandaşlık görevi. Oradaki eserler kitabelerle sınırlı değil. Orada derin bir Türk sanatı anlayışını, şehircilik anlayışını görmekteyiz” dedi.

TÜRK ESERLERİ HAKSIZ ELEŞTİRİYE MARUZ KALIYOR

Sunumunda henüz müfredata yansımayan bilim çevrelerinin bildiği yüzey çalışmalarından elde edilen fotoğrafları paylaşan Arş. Gör. Baş, “Bu keşiflerdeki yazıtlar sadece dil, tarih için değil aynı zamanda Türklerin müzikle meşgul olduğunu erken Türk tarihinde, müziğin Türkler tarafından bir etkinlik aracı olduğunu görüyoruz. Biz bu keşifler sayesinde Türklerin sadece savaşla ilgilenmediğini, aynı zamanda sanat icra ettiklerini de ortaya koyduk” şeklinde konuştu. Sosyal medyada 7 ve 8. yüzyıldaki Roma-Bizans eserleriyle Türk eserlerinin kıyaslanarak haksız eleştiriye maruz kaldığına dikkat çeken Arş. Gör. Baş,”Biz hocalarımızla Moğolistan'da vakit geçirdik. Moğolistan’da yaşayınca şartlarını anlayabileceğiniz bir yer. Orada bu eserleri ortaya koyabilmek, icra edebilmek büyük önem taşıyor. Çünkü hiçbir şey yok. Malzemeniz yok. Koşullar çok çetin. Bulduğunuz herhangi bir taşı dönüştürebilmek oradaki koşullar için büyük bir zanaatkârlık istiyor. Batıdaki gibi Roma'daki gibi bir sanat eseri ortaya koyabileceğiniz malzeme söz konusu değil zaten bu topraklarda. O yüzden bu eserlerin hepsi çok kıymetli. Türkler malzeme olduğunda bunu işlemek konusunda da çok becerikliler, hamaratlar” dedi.

VATANDAŞLIK GÖREVİ GÖREREK ORADA YER ALIYORUZ

Genç bir araştırmacı olarak Türk tarihine sahip çıkılmasını bir vatandaşlık görevi olarak gördüğünü vurgulayan Arş. Gör. Asuman Baş, “Türkler mevcut imkanlarıyla hem madenini çok iyi işlemişler hem de bunlardan bazı sanat eserleri yaratmışlar. Moğolistan'da 7 yıldır yürüttüğümüz çalışmaların en önemli verisi Orhun Yazıtlarında bahsi geçen Togubalık kazısıydı. Arkeoloji Bölümü, Coğrafya Bölümü, Türk Dil ve Edebiyatı Bölümü, aynı zamanda Medya İletişim Bölümü de çalışmalara dahil olmuş durumda. Bölgede olmak sadece bizim yürüttüğümüz çalışmalar açısından önemli değil, başkalarının yaptığı çalışmaları takip edebilmek açısından da önemli. Ama akademik disiplinin, uzmanlık alanının yanında bunu bir milli görev bir vatandaşlık görevi görerek orada yer alıyoruz” ifadelerini kullandı.


Haber Kaynak : İGFA

ulusalbasinajansi.com web sitesinde yayınlanan haber, resim, bilgi, belge, metin, video niteliğindeki tüm yazılaı ve görsel eserler Türkiye Cumhuriyeti Yasalarına tamamen uygun olarak yayınlanmaktadır. TC 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun telif haklarına ilişkin hükümlerine ve AB Fikri Mülkiyet Hukukuna göre Ulusal Basın Ajansı'.com'un yazılı izni olmadıkça hiçbir kimse, yayıncı ve kuruluş, herhangi bir eserin tamamını veya bir kısmını yayınlayamaz, çoğaltamaz, alıntı yapamaz

Bakan Memişoğlu: Yıl sonuna kadar 856 yeni ambulans daha hizmete girecek

Trabzon Araklı’ya modern adalet binası törenle açıldı

Kütahya Civli Mahallesi’ne yeni mahalle fırını

ADD'den ABD Büyükelçisi Tom Barrack’a tepki

CHP'den asgari ücrette 'adil teşvik' için kanun teklifi

İstanbul Maltepe’de kadın hakları konuşuldu

Dünyada bir ilk: 70 cilt Mesnevî 'Mana ve Nakış' sergisinde

Manisa'da veri temelli çevre yönetiminde yeni dönem

Bir magandalığın daha gereği yapıldı! Gaziantep’te okula giden çocuğa çarpan sürücü yakalandı!

Vakıflar Kanunu'nda kapsamlı değişiklik!

Kocaeli ray filosunu 28'e yükseltti

Ankara UNESCO öğrenen şehirler listesinde

İzmir Öğretmen Akademileri’nden kültür dolu etkinlik

Sakarya Metrobüs Hattı’nda yeni gelişme

Eskişehir’de Klarinet Konçertosu’nun dünya prömiyeri

Mudanya'da özel gereksinimli bireyler için pasta kesildi

Antalya’da Mola Evleri destek olmaya devam ediyor

Başkan Büyükakın: Vatman olmak isteyen kadınlara kapımız açık

Malatya’da ‘Pusuda’ tiyatro oyunu beğeni topladı

Ankara'da bir haftada bin 20 aranan kişi yakalandı

Bursa İnegöl'de güvenli park sayısı 43'e yükseldi