Son yıllarda teknoloji ve tıptaki gelişmeler sayesinde reflünün tanı ve tedavisinde hızlı ilerlemeler yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Çetin Karaca, GÖRH’nın tedavisinde yeni gelişmeleri anlattı, reflüye karşı önlemleri sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
İSTANBUL (İGFA) - Tıp dilindeki adıyla ‘gastroözofagial reflü’ hastalığına; sağlıksız beslenmeden aşırı strese, sigara ve alkolden fazla kiloya dek pek çok etken neden olabiliyor.
Acıbadem Taksim Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Çetin Karaca, “Reflü mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Normalde yemek borusu ile mide arasında kapak görevi yapan ve mide içeriğinin yemek borusuna kaçmasını engelleyen kapak mevcuttur. Bu kapağın geçici olarak gevşemesine neden olan birçok faktör (sigara, alkol, acılı- baharatlı yiyecekler, kızartmalar, şişmanlık, turunçgiller vb) reflüye neden olur” diyor.
Yapılan çalışmalarda, geçmişte sadece yetişkinlerin hastalığı olarak bilinen reflünün son yıllarda yaygınlaştığının ve artık çocuklarda da sık görüldüğünün ortaya konulduğunu belirten Prof. Dr. Karaca, günümüzde her 5 kişiden birinde reflü tespit edildiğini söylüyor. Reflünün tipik bulgusunu; göğüs kafesi arkasında yanma hissi ve acı-ekşi mide içeriğinin mideden ağıza doğru gelmesi oluşturuyor. Yemeğin ardından genellikle yaklaşık yarım saat içerisinde şikayetler başlıyor; aşırı dolu mide ile yatan kişilerde mide içeriği gece soluk borusu, yutak ve ağıza kadar geri gelebiliyor. Bu hastalarda gece astım benzeri öksürük ve boğulma krizleri, boğazda yanma ve ses kısıklığı sorunu baş gösterdiğini belirten Prof. Dr. Çetin Karaca “Kalp hastalıklarına bağlı olmayan göğüs ağrısının en sık nedeni gastroözofagial reflüdür. Geniş katılımlı toplum çalışmalarına göre; insanların yüzde 50’si yılda en az bir kez, yüzde 25’i ayda bir kez, yüzde 15’i haftada bir kez ve yüzde 5-10’u da her gün en az bir kez reflü semptomlarını yaşamaktadırlar. Reflü tedavisi hem günlük yaşam kalitesinin artırılması hem de ihmal edildiğinde kanserleşme ihtimali olabildiğinden geciktirilmemelidir” diyor.
REFLÜ HASTALIĞINDA ENDOSKOPİK TEDAVİ
Son yıllarda teknoloji ve tıptaki hızlı ilerlemeler sayesinde reflü hastalığının tanı ve tedavisinde önemli gelişmeler yaşanıyor. Yeterli dozda ilaç kullanmasına rağmen reflü şikayetleri kontrol altına alınamayan, ilaç kullanmak istemeyen, gece reflü semptomları yoğun olan hastalara endoskopik reflü tedavilerinin önerilebildiğini belirten Prof. Dr. Çetin Karaca şöyle konuşuyor: “Endoskopik reflü tedavi yöntemlerinde hastanede yatış ve cilt kesisi gerekmez. Endoskopi ünitesinde uygulanmakta ve hasta aynı gün normal hayatına dönebilmektedir. Endoskopik reflü tedavisi denildiğinde iki yöntem akla gelir; anti reflü mukozal ablasyon/rezeksiyon ve endoskopik fundoplikasyon. Anti reflü mukozal ablasyon ve rezeksiyonda, yemek borusu ile mide bileşimindeki mukoza soyularak veya argon gazı ile yakılarak bu alanın daralması sağlanır. 5 yıllık izlemde yüzde 85 hastada çok etkili olduğu ve reflü semptomlarının kaybolduğu gösterilmiştir.” Endoskopik fundoplikasyonda ise midenin üst kısmı yemek borusunun alt ucunun etrafına sarılarak dikilmektedir. Bu endoskopik tedavi yöntemlerinin; cerrahi müdahaleye alternatif olarak daha az kesiyle yapılmaları, ağrısız olmaları, iyileşme süreçlerinin daha kısa olması ve komplikasyon risklerinin daha düşük olmaları dolayısıyla tercih edildiğini belirten Prof. Dr. Karaca “Ancak hangi tedavi yönteminin uygun olduğuna karar vermek için hastanın durumu ve reflü hastalığının şiddeti dikkate alınarak bir gastroenterolog ile görüşülmelidir” diyor.
REFLÜYE KARŞI 10 ETKİLİ ÖNLEM!
Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Çetin Karaca reflü hastalığına karşı alınması gereken önlemleri şöyle sıralıyor;
ulusalbasinajansi.com web sitesinde yayınlanan haber, resim, bilgi, belge, metin, video niteliğindeki tüm yazılaı ve görsel eserler Türkiye Cumhuriyeti Yasalarına tamamen uygun olarak yayınlanmaktadır. TC 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun telif haklarına ilişkin hükümlerine ve AB Fikri Mülkiyet Hukukuna göre Ulusal Basın Ajansı'.com'un yazılı izni olmadıkça hiçbir kimse, yayıncı ve kuruluş, herhangi bir eserin tamamını veya bir kısmını yayınlayamaz, çoğaltamaz, alıntı yapamaz