Tarih: 09.03.2022 10:26

Siyasetçi dediğin, önce insan, sonra adam olmalı…

Facebook Twitter Linked-in

Sevgili Dayım değerli büyüğüm zaman zaman sohbet ettiğimizde kulağıma küpe olması için hep nasihat ederdi. Siyasetçi dediğin önce insan olmalı sonra adam olmalı. Sevmeyi bilmeli, insanları ayrım yapmadan yaratılanı yaratandan  ötürü sevmeli…

Kurdu, kuzuyu, kediyi köpeği, doğayı, yaratılan tüm mahlûkatı  

Dünya malı için, koltuk için, bir kuruş getirisi için nefes aldığımız ormanları, tarlaları, bağı bahçeyi, vatanı çakallara ve eşine dostuna peşkeş çekmemeli.

Tabiatın siluetini, dokusunu  ve düzenini bozmamalı.

Dini siyasete alet etmeden, boş beleş, yalan dolan bilgilerle insanları, toplumu germemeli, kandırmamalı.

Bir tarafını  sağlamlaştırmak için, eğitim düzeyi düşük  saf insanlardan gerçekleri gizlememeli…

Toplum içinde her daim onurlu, başı dik, yüzü ak; sıkılmadan, korkmadan, utanmadan gezebilmeli. İnsan olmak bunu gerektirir.

Laz'ı, Çerkez’i, Dadaşı, Gakkoş'u, Müslüman’ı, Hıristiyan’ı, Kürdü, Türk’ü, Alevi’yi Sünni’yi herkesi canı gönülden kucaklamalı…

Şimdi Sevgili Dayımın ne demek istediğini çok iyi anlıyorum.

Dayımın dediği gibi bir siyasetçi, bu bahsettiğimiz işlerden herhangi  birisini yapmadığı zaman, bir laf var  onu demiyorum  ama  hamsi kavağa çıksa da, insanların, halkın dostu asla olamaz. Halkın kurtarıcısı olamaz...

Ondan  olsa olsa, bir avuç sırtlanın, bir avuç sözde işverenin, beyin, ağanın kıyakçısı olur. Malumunuz  ‘’Kıyakçılığın kaçınılmaz sonu ayakçılık’’ Derler.

Siyasetçi, insanların refahını, mutluluğunu gerçekten  sağlamak istiyorsa eğer, Atatürk gibi  büyük düşünmeli, kişilikli, dürüst, özü sözü bir olmalı…

Halkı aç, sefil biçare halde  ucuz ekmek kuyruklarında ıstırap çekerken, kendisi sefa sürmemeli.

Fabrikalar kapatan yada satan  değil, fabrikalar kuran olmalı. Tarımı, sanayi geliştirip halkının, refah içinde bolluk, mutluluk içinde yaşamasını sağlamalı.

Ülkeyi zamlardan arındırarak, vergileri düşürerek, Her alanda üretim yaparak yönetmeli.

Hiç bir zaman iletişimi, yolları, köprüleri, elektriği, gazı, petrolü özelleştirip, bir avuç insanı zenginleştirmemeli.

Ekonomiyi önce çıkmaza  sokup sonra da kredi bulmak için kapı kapı dilenmemeli…

Saltanatını devam ettirmek için illegal işlere asla başvurmamalı.

Sürekli tehditlerle, şantajlarla, baskılarla korku imparatorluğu kurmamalı.

Değerli Dostlar uzun lafı kısa şu ki: Diktatörler sevginin ne olduğunu bilmez. Evine ekmek götürememenin, Dert, sıkıntı, acı, çekmenin, yoksulluğa düşmenin, olduğunu bilmez.

İnsanları mutlu etme düşüncesi ona çok uzaktır. Yabancıdır. Yardımlaşmayı,

Bölüşmeyi, paylaşmayı bilmez.

Kadın hakları, eşitlik, özgürlük onun sorunu değildir. Kitabında yazmaz.

Onun bir tek hedefi vardır; menfaatlerini, koltuğunu, ipini tutanları, eşini, dostunu,  yandaşlarını, çoluğunu çocuğunu korumak; onları servet sahibi yapmak…

Bu hedefe ulaşmak için elinden gelen her şeyi mubah sayar.

Kendi söylediği yalana inanır. Bugün beyaz olana yarın siyah der.

Ar damarı çatlamıştır, bir parça olsun yüzü kızarmaz.

Çünkü utanma duygusunu yitirmiştir.

Hakmış, hukukmuş, adaletmiş, liyakatmiş bilmez. Mahkemelerden istediği  kararları istediği saatte çıkartır.

Başta medya olmak üzere, emniyeti, iş adamlarını, akademik kurumları kendisine bağlar.

Onlar diktatörün yaverleri, kurşun askerleri gibi hareket ederler.

Kral ne derse doğru o.

O ne derse, neyi, nasıl uygun görmüşse gerçek odur. İsterse, ne emrederse onu yaparlar.

Çünkü onlarında  ar damarı çatlamıştır utanma, sıkılma duygusu kalmamıştır.

Onun belirlediği yoldan  gitmeyenler, ona asi davrananlar, yaptıklarını eleştirenler ise

Cezalandırılır, dört duvar arasına, hücrelere atılırlar.

Her şeyi en iyi diktatör bilir. Çünkü o bir Herbokologtur. Her konuda bilgi, tecrübe sahibi, uzmandır. Her konuda bilgi sahibidir. Her konuda konuşur…

Kendisine itiraz edenleri, eylemlerini, düşüncelerini eleştirenleri hemen yaftalar vatan haini ilan eder.

Kendisini topluma Ruhani bir güç, kutsal bir insan gibi tanıtır.

Çevresine topladığı sözde âlim, ulemalar la  ile insanları yönlendirmeye, etkilemeye,

Beyinlerini şekillendirmeye çalışır.

Ama çok korkar. Kendi gölgesinden bile korkar.

Her şeyden, herkesten, uçan kuştan bile korkar… Çünkü halkına yaptığı zulmün, bilincindedir… Farkındadır İnsanların nasıl bir çıkmazda yaşadığını, nasıl bir acı çektiğini bilir. Bu yüzden bir tabur koruma ordusu ile gezer…

Kalem erbaplarını, yazarları, çizerleri çok yakın  takip ettirir. Asılsız raporlarla, suçlarla cezaevlerine attırır.

Ama acıdır ki tarih bir  gerçektir… Tarih acımasızdır… Tarih asla ve asla affetmez… Yanılmaz.

“Küçük tepeleri ben yarattım edasında… Dilediğimi yaparım. Kanunda, yasada benim… İstersem asarım, istersem keserim” diyen, nice nice  krallar, prensler, sultanlar, padişahlar halkına hükmettiğini sanırken; saraylarının enkazı altında kaldılar…

Bugün ne Putin ,ne Hitlerler, ne Mussoliniler ne de Kim Jong iyilikle anılmaktadırlar ve İlelebet  lanetleneceklerdir.

Hakan Dikmen




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —