Suç, insanlık tarihinin değişmez gerçeğidir. Liderler de vatandaşlar da insan olmanın zayıflıklarıyla suç işler.
Suçun bedeli dünyada ödenirken, günahın hesabı ahirette görülür.
İlahi düzen, meleklerin tarafsızlığıyla işler.
Bu düzenin yeryüzündeki karşılığı ise cesaretli ve vicdanlı savcıların omuzlarında yükselir.
Savcılar, sadece yasaların değil, toplumsal vicdanın da koruyucularıdır. Cesaretsiz bir savcı, güce boyun eğer; vicdansız bir savcı ise adaleti yok eder. Güçlülerin baskısına direnmek ve siyasetin gölgesinden uzak durmak savcıların en temel sorumluluğudur.
Güce teslim olan savcı, sadece hukuku değil, toplumun güvenini de yerle bir eder.
Vicdan, bir savcının pusulası;
cesaret ise bu pusulayı takip etme gücüdür.
Cesaretli ve vicdanlı bir savcı, yalnızca hakikatin tarafında yer alır ve adaletin kılıcını eğilmeden savurur.
Eğilen bir kılıç, adaletin değil zulmün aracıdır. Adaletin olmadığı bir yerde, düzen kaosa, güven korkuya dönüşür.
Unutulmamalıdır ki, adalet, dünya için bir teminat; ahiret içinse bir hesaptır.
Cesaret ve vicdanla dimdik duran savcılar, bu gerçeğin yaşayan kanıtıdır.
Saygılarımla,
Çetin Ay