Ama asıl tehlike, bu uçurumun zamanla derinleşmesi ve toplumsal bir sessizliğe dönüşmesidir.
Düşüncelerini özgürce ifade edemeyen bireyler, sadece kendi haklarını değil, aynı zamanda toplumun geleceğini de tehlikeye atarlar..!!!
Tarihin her döneminde görülmüştür ki, ifade özgürlüğü baskı altına alındığında, sadece bireyler değil, toplumun vicdanı da susturulmuş olur.
Basının özgür olmadığı, eleştirinin cezalandırıldığı ve farklı düşüncelerin yok sayıldığı sistemlerde, halkın gerçekleri öğrenme hakkı giderek kısıtlanır.
Oysa demokratik toplumların en büyük gücü, farklı görüşlerin serbestçe ifade edilmesi ve eleştiriye açık bir yönetim anlayışıdır.
Bugün dünyanın pek çok yerinde, bireylerin fikirlerini açıkça dile getirmesi en temel haklardan biri olarak kabul edilir. Ancak bu hakkın korunması, yalnızca yasalarla değil, toplumun bilinçli duruşuyla mümkündür. İnsanlar, korkunun ve baskının bir yaşam biçimi haline gelmesine izin verdiğinde, zamanla kendi seslerinden de uzaklaşır. Oysa sağlıklı bir toplum, ancak vatandaşların kendilerini özgürce ifade edebildiği bir ortamda gelişebilir.
Bu nedenle, ifade özgürlüğünü korumak ve fikirlerin serbestçe paylaşılmasını teşvik etmek, herkesin ortak sorumluluğudur. Çünkü susturulan her ses, gelecekte daha büyük sessizliklere yol açar. Özgür bir toplum için, korkusuzca konuşabilmek ve eleştirinin doğal bir hak olduğunu unutmamak gerekir.
Çetin Ay