Millet, demokrasinin temel taşıdır deriz. Peki, gerçekten öyle mi? Eğer bir millet, sorgulama yeteneğini yitirmiş, alkışlamayı düşünmeye tercih etmişse, ona “millet” demek bile fazla bir övgü olur. O artık sadece bir kalabalıktır; şekilsiz, iradesiz ve düşünceden yoksun bir yığın. Böyle bir yığını “vatandaş” olarak görmek bile abesle iştigal değil midir?
SORGULAMAYAN VATANDAŞ, KENDİ SONUNU HAZIRLAR
Gerçek bir vatandaş, liderinin söylediklerini sorgular, yaptıklarını analiz eder, kararlarını eleştirir. Ama bugün baktığımızda, ne görüyoruz? Lider ne derse doğrudur, lider ne yaparsa alkışlanır! Hangi yanlışını dile getirsen, “Ama o bizim liderimiz!” diye savunmaya geçilir. Böyle bir vatandaşa ne diyebiliriz? Sorgulamayan, körü körüne bağlı olan, düşünmeden alkışlayan bir topluluk, aslında liderlerinin kölesi olmaktan başka bir şey değildir.
MİLLET CEHALETİ SEÇİYOR
Cehalet, kolaydır. Bilmek, öğrenmek, sorgulamak zahmetlidir. Milletin büyük bir kısmı, bu zahmeti yüklenmek yerine, liderin gölgesinde yaşamayı tercih eder. Çünkü bu daha rahattır, daha zahmetsizdir. Ama burada asıl sorun şu: Bilmemeyi, anlamamayı, sorgulamamayı tercih eden bir millet, sadece liderlerine değil, kendi geleceğine de ihanet eder. Cehaleti seçen bir millet, aslında esareti seçiyordur. Ve bu, sadece bir aldanış değil, toplumsal çöküşün en acı gerçeğidir.
İRADESİZ MİLLETİN İKTİDARA TESLİMİYETİ
İktidarların istediği millet modeli budur: Düşünmeyen, sorgulamayan, liderini ilahlaştıran, ne söylenirse kabul eden bir topluluk. Böyle bir millet, kendi iradesini gönüllü olarak liderine teslim eder. Bu, demokrasi değildir; bu, liderin bir milleti değil, bir sürüyü yönetmesidir. Ve daha kötüsü, böyle bir millet, bu durumu sorgulamak yerine bundan memnun olur. Çünkü sorgulamak cesaret ister, oysa cesaret bu topraklardan çoktan çekip gitmiştir.
VATANDAŞLIĞIN ANLAMINI YİTİRDİĞİ YER
Eğer bir millet liderlerinin yanlışlarını görmüyorsa, gerçekleri araştırmıyorsa, geleceğini düşünmüyorsa, o artık vatandaş değildir. Vatandaşlık sorumluluk gerektirir, düşünmeyi gerektirir. Bu gereklilikleri yerine getirmeyen bir topluluk, yalnızca yönlendirilmeyi hak eden bir kalabalıktan ibarettir. Böyle bir milletin, geleceğine dair herhangi bir beklentisi olması bile gülünçtür. Kendi kaderini düşünmeyen bir millet, sadece hak ettiği şekilde yönetilir.
BU MİLLET HAK ETTİĞİNİ YAŞIYOR
Gerçek şu ki, sorgulamayan, düşünmeyen, sadece alkışlayan bir millet, kendi çöküşünü elleriyle hazırlar. Bu milletin şikâyet etmeye hakkı yoktur. Çünkü kendisine dayatılan ne varsa, sorgulamadan kabul etmiştir. Kendi iradesinden feragat eden bir millet, sadece liderlerinin değil, kendi gafletinin de kurbanıdır.
Artık kendimize sormalıyız: Gerçekten bir millet miyiz, yoksa sadece manipüle edilen bir yığın mı? Eğer cevap yığınsa, bu durumdan şikâyet etmek bile gereksizdir. Çünkü bu millet, sadece hak ettiğini yaşıyor. Ve bu, acı ama değiştirilemez bir gerçektir.
Sinan Ekiz
Siyaset Bilimci