CETİN AY

Tarih: 07.03.2025 16:19

Nobranlık .!

Facebook Twitter Linked-in

Bir toplumda nobranlık, yani kaba, hoyrat ve düşüncesiz davranışların yaygınlaşması tesadüfi değildir. 
Bu, doğrudan o toplumun adalet anlayışıyla şekillenir. Devlet, adaletin sağlanmasında eşit ve tarafsız olduğunda, bireylerin agresyonu azalır, öfke sokağa taşmaz. Ancak adaletin keyfi uygulandığı, güçlüye göre işlendiği, zayıfın ezildiği bir düzende nobranlık kök salar, gelişir ve yayılır.

Adil olmayan bir sistem, insanlara şu mesajı verir: “Gücün varsa haklısın.”

Bu noktada nobranlığın nasıl beslendiğine bakalım. Bir ülkede adalet, bireylere eşit mesafede durmadığında; hukuk, güçlüye kalkan, zayıfa sopa olduğunda nobranlık teşvik edilir. İnsanlar, haklarını hukuk içinde arayamayacaklarını gördüklerinde, güç odaklı düşünmeye başlarlar. Adaletin bireye özel işlediği, güçlü olanın her türlü hukuksuzluğu yapıp cezasız kaldığı, zayıfın ise her küçük hatasında ezildiği sistemlerde, insanlar adaleti kendileri sağlamaya kalkar. Bu da toplumda nobranlığı artırır.

Nobranlık sadece bireysel ilişkilerde değil, toplumsal düzenin tüm katmanlarında kendini gösterir. Bir ülkede hukukun üstünlüğü yoksa, sokaktaki insan agresifleşir. Çünkü adil bir sistem, bireyin psikolojisini de düzenler. İnsan, hakkını hukuk içinde arayabileceğini, devletin herkes için eşit olduğunu bilirse, kendini güçlü hissetmek için nobranlaşmaz. Ancak adaletin kişiye özel işlendiği bir düzende birey, ya gücün yanında olmaya çalışır ya da güçsüzlüğünün öfkesini sokakta çıkarır.
Nobranlığı beslemek veya yok etmek devletin elindedir. Bir hükümet, dilerse bu hoyratlığı, eşitsizliği ve öfkeyi birkaç düzenlemeyle kontrol altına alabilir. Yöneticiler, şiddeti ve nobranlığı doğuran ekonomik ve psikolojik dengesizlikleri gidermek istediklerinde, bunu hemen yapabilirler. Örneğin:
• Adalet mekanizması bağımsız ve tarafsız işletildiğinde, insanlar bireysel öfkeyle değil, hukuki süreçlerle hak aramaya yönlendirilir.
• Eşitsizlik derinleştiğinde değil, giderildiğinde, insanlar şiddet ve nobranlık yerine çözüm odaklı düşünmeye başlar.
• Ekonomik refah ve sosyal adalet sağlandığında, kimse hakkını sokakta yumrukla değil, hukuk yoluyla aramak ister.

Ancak bu sadece maddi değil, manevi bir meseledir. Ruhu rahatlatan adil bir düzen, aynı zamanda cebi de rahatlatır. Çünkü aç kalan, hakkı yenen, sistemin kendisini ezdiğini hisseden insan, öfkesini dışa vurur. Bu öfke, bazen sokakta nobranlığa, bazen de şiddete dönüşür. Oysa adil bir sistemde birey, ne ruhen ne de maddi olarak çöküşe sürüklenmez.

Çetin Ay


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —