Yıllardır yazıyorum. Kimi zaman sert, kimi zaman suskun… Ama hep içten.
Çünkü bu topraklar benim.
Bu milletin acısı, öfkesi, umudu bende yankı bulmuşsa, kalemim de ona eşlik etti.
Ben yazdım çünkü sustukça boğuluyordum.
Yazdım çünkü seviyordum.
Bazen öfkelendim. Bazen kırıldım. Ama asla nefret etmedim.
Devlete düşmanlık ne demek?
Benim damarımda dolaşan her şey bu ülkenin toprağından çıkmadı mı?
Ben o toprağın çocuğuyum.
İster Kırşehir’deki bir dağ köyü, ister Düsseldorf’taki bir gökdelen… Nerede olursam olayım, ben kendimi hep o köklerle tanımladım.
Eleştirdim, evet.
Çünkü inandım.
Susmak, kabul etmek olurdu.
Ben kabul etmedim.
Ama kırmak da istemedim.
Çünkü biliyorum, bu devlet bizim. Eksikleriyle, fazlasıyla… Yanlışlarıyla, doğrularıyla…
Kimseye düşman olmadım.
Bir lideri eleştirmek, bir ülkeyi hedef almak değildir.
Bir sistemi sorgulamak, ihanete düşmek değildir.
Soru soran herkes suçlu olsaydı, düşünce diye bir şey kalmazdı.
Şimdi yeniden yazıyorum.
Aynı kalple, ama daha büyük bir sorumlulukla.
Çünkü artık biliyorum:
Türkiye’nin kavga eden adamlara değil, toparlayan adamlara ihtiyacı var.
Ben kırmaya değil, onarmaya geldim.
Yıkmaya değil, taş taşımaya geldim.
Benim meselem ne koltuk, ne isim, ne unvan.
Benim meselem:
Bu milletin yeniden devlete güvenebilmesi.
Bana kızanlara da, beni yanlış anlayanlara da kalpten bir sözüm var:
Ben düşman değilim.
Ben susan milyonlardan biriyim.
Ve artık susmak istemiyorum.
Bu ülkeye katkı sunmak istiyorum.
Çünkü bu topraklar benim.
Ve sevdiğim her şeye, elimden geleni vermek benim borcum.
ÇETİN AY
İş İnsanı | Yatırımcı | Milletin Evladı

