ABD Başkanı Trump’ın hayalini kurduğu “Yeni Dünya Düzeni”, modern çağın en büyük tartışma konularından biri haline geldi. Bu düzen, teknoloji devlerinin oligarklaştığı ve küresel çapta feodalizmin yeniden doğduğu bir sistemi işaret ediyor. Artık dünya, Amerikan hegemonyasının merkezinde yönetilecek bir geleceğe doğru sürükleniyor.
İMPARATORLUKLAR ÇAĞI GERİ Mİ DÖNÜYOR?
Tarihi perspektiften bakıldığında, bu yeni düzen bir anlamda Roma İmparatorluğu’nun modern bir versiyonu olarak yorumlanabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken kritik bir mesele var: Avrupa ve Asya bu hegemonik düzene nasıl yanıt verecek? Bu iki güç merkezi, özellikle teknolojik ve ekonomik kapasiteleriyle bu düzenin sürdürülebilirliği konusunda belirleyici bir rol oynayacak.
“Hegemonya, adaletin sustuğu yerde doğar; teknoloji ve güç birleştiğinde, insanlık feodalizmin dijital gölgesine
hapsolur."(Çetin Ay)
KÜRESEL ADALETSİZLİĞİN YENİ BOYUTLARI
Trump’ın çizdiği bu tablo, sadece siyasi bir hegemonya değil; aynı zamanda teknolojik eşitsizliklerin derinleştiği, bireylerin özgürlük alanlarının daraltıldığı ve ekonomik uçurumların büyüdüğü bir sistem yaratma hedefini de içeriyor. Ancak hiçbir hegemonya sonsuza kadar sürmez; tarih, bu tür düzenlerin direnişle ve değişimle karşılandığını defalarca göstermiştir.
GELECEĞİN DÜNYASI: HAKİMİYET Mİ, DENGE Mİ?
Dünya, bir yol ayrımında. Avrupa ve Asya, bu yeni düzenin dayattığı kurallara boyun eğmek yerine, kendi pozisyonlarını güçlendirmeli ve alternatif bir denge oluşturmalıdır. Çünkü bu düzene karşı sessizlik, aslında onun kabulü anlamına gelir.
BU EGEMENLİK
DÜZENİNE KİM
DUR DİYECEK..!!!
Yeni dünya düzeninin sürdürülebilirliği ve başarısı, sadece Trump’ın vizyonuna değil, bu vizyona karşı çıkacak iradeye de bağlıdır. Bu düzen ya küresel bir çöküşe yol açacak ya da yeni bir denge arayışıyla tarihe karışacaktır.
Saygılarımla.
Alim Tülek